Evrenin Harikaları | Wonders of the Universe
![]() |
Why are we here? / Neden buradayız Where are we come from? / Nereden geliyoruz?
Evrenin Hikayesi, Bizim Hikayemiz
|
10-12 yaşlarında bir çocukken ailesi, Carl Sagan'ın Cosmos kitabını vermiş Brian Cox'un eline. Sonra o da büyümüş ve Wonders of the Universe / Evrenin Harikaları diye harika bir belgesel çekmiş. Neden bu belgeselden bahsetmek istedim; çünkü belgeseli izlerken kendimi not alır buldum ilk bölümde, hem de fizik kanunlarını. Termodinamik yasaları, entropi. Özellikle entropi (düzensizlik) ve felsefi yorumu belgeselden sonra da araştırmalık bir tat bırakıyor insanda. Bir de belgeselin, evrenin onca karmaşık yapısını anlamak hiç de zor değilmişçesine anlaşılır bir üslupla anlatılması var tabi.
BBC tarafından hazırlanmış (IMDb 8,9) ve dört bölümden oluşuyor belgesel.
İlk bölüm Destiny / Evrenin Kaderi
Anlaşılan o ki evren ilk yaratıldığında her şey daha düzenliymiş, yani evren düzensizliğe doğru akıyor ve tabii ki bunda sebepler etken. Dünya bazında küçücük penceremizden bakarsak insan da bir etken.
Anlaşılan o ki evren ilk yaratıldığında her şey daha düzenliymiş, yani evren düzensizliğe doğru akıyor ve tabii ki bunda sebepler etken. Dünya bazında küçücük penceremizden bakarsak insan da bir etken.
"İnsan doğanın kanseri olabilir mi?" diye bir resim görmüştüm o geliyor aklıma.
İkinci bölüm Stardust / Yıldız tozu
Hani hep denir ya "Biz yıldız tozundan yapıldık" diye kafamda çok da oturtamadığım bir şeydi bu. Ancak anlatım o kadar somutlaştırıyor ki; sadece biz değil tüm evrenin materyali aslında aynı. Bir yıldızın doğumundan başlayan ve ölümüyle evrene dağılan gaz ve toz bulutu tekrar yerçekimine ve soğumaya maruz kaldığı noktada yeni yıldızlara ya da gezegenlere hayat veriyor. Bazı elementlerin oluşabilmesi için çok daha büyük yıldızların ölmesi gerekiyor. Örneğin altın elementinin oluşabilmesi için süpernova kalıntısı nötron yıldızlarının çarpışması gerekiyor ki bu da çook uzun yıllar gerektiren nadir bir olay. Bu olayla evrene yayılmış olan altın elementi de çok değerli malum. Yani boynumuza taktığımız altın kolye çook eskiden ölen bir yıldızdan geliyor, harika değil mi. İçimizdeki oksijen, kanımızdaki demir, kemiklerimizdeki kalsiyum, DNAmızdaki hidrojen bağları, karbon, azot, fosfor...
Büyük patlamayla evrene yayılan hidrojen gibi tüm bu elementler yıldızların ölümü, "zamanı gelince sönen kandiller gibi" patlayıp malzemelerinin evrene yayılmasıyla, çevremizde gördüğümüz toprak, çimen, ağaç, kuşlar, böcekler her türlü oluşumun muhtevasını oluşturmakta. Konudan çok ayrılmadan; bu olay bana biraz kuantumdaki dolanıklık teorisi ve tasavvuftaki vahdet-i vücud / varlığın birliği konularıyla bağlantılı geliyor.
"Evrenin içindeyiz, Evren de bizim içimizde..."
Üçüncü bölüm Falling / Yerçekimi
Kozmik adresimiz; Samanyolu Galaksisi / Avcı (Orion) Kolu / Güneş Sistemi / Dünya Gezegeni.
Bu bölümde yer çekimi anlatıladursun ben galaksimize uyandım diyebilirim. Dediğim gibi belgeseli izlerken kendini kenara not alırken buluyorsun, sonrasında bunu araştırmalıyım diye. Seni öylece bırakmıyor, eline, zihnine bir şeyler koyup gidiyor.
Evrenin bir arada duruşu, Einstein'ın Relativite kuramı, uzay-zaman dokusuyla anlatılırken, Einstein dehasına bir kez daha hayran kalıyorsun. 1915 yılında ortaya attığı bu kuram evrendeki pek çok şeyi açıklıyor olsa da henüz tamamlanmamış. Yani daha keşfedilecek ne kadar da çok şey var. Bir bakıma yeni Einsteinların yetişmesine de ihtiyaç var. Bu konuyu yine Brian Cox'un bir Ted konuşmasında dinlemiş ve beğenmiştim. Bu konuları araştırmaya başlayınca lise ikiye giden kız kardeşim "Astronomi ve Uzay Bilimleri" diye bir dersleri olduğunu söyledi ve ders kitabını getirdi. Ne kadar harika olduğunu düşünürken dersi hiç işlemediklerini kitabı bir kere bile açmadıklarını söyledi ve kitabını bana hediye etti. Çağlar öncesinden beri başını gökyüzüne dikmiş, evreni keşfe çalışan insanoğlu için eğitim sistemimizde buna yer vermek ve bütçe ayırmak boşa harcanan bir emek değil aksine insanlığa yatırım olurdu.
Neyse galaksi konusuna geri dönecek olursak, bunu algılama sürecimle ilgili bir anımı paylaşmak isterim. Bigün kamptayız, akşam oldu, iyice karanlık çöktü tabi yıldızlar ışıl ışıl. Aldık kamp sandalyelerimizi oturduk yıldızları izliyoruz. Erkek kardeşim başladı anlatmaya. Samanyolu galaksisinin merkezini göremiyor olmamızın sebebi şurdaki bulutsular dedi. Bulutsu neymiş Samanyolu galaksisinin merkezi neresiymiş hiç gözümde canlanmamasına rağmen o profesörmüş de gökyüzü de sınıfındaki tahtasıymış gibi anlattı da anlattı. O zamandan beri bi soru işareti zihnimde asılı bekliyordu.
Güneş sisteminin ne kadar devasa olduğunu idrak etmeye başlarken baktım ki biz onun bilmem kaç katı bir galaksinin içindeydik. Orayı algılamaya ne teknolojimiz ne zihnimiz yetiyor. Peki Samanyolu galaksisinin merkezinde ne vardı gerçekten?
Bulutsu da denilen nebulalar büyüleyici görüntülerine rağmen evrenin içinde sanki bir perde gibi onu keşfetmemizde büyük engel. Galaksimiz öyle toz bulutlarıyla kaplı ki şimdiye kadar insanoğlunun evrenin bu kadarını keşfetmesine dahi inanamıyorum.
![]() |
Atbaşı Nebulası |
![]() |
Kartal Nebulası Yaratılış Sütunları |
![]() |
Halka Nebulası |
Burdan konuyu yer çekimine / çekim kuvvetine bağlayacak olursak, nasıl Ay'ın Dünya'nın, Dünyanın Güneş etrafında dönmesi gibi, küçük kütleli olanlar, kütlesi fazla olanların yörüngesinde ilerliyor, uzay-zaman dokusunda Güneş sistemimiz de büssürü kolu olan Samanyolu galaksisinin etrafında spiral kollardan sadece birinin bir ucunda dönmeye devam ediyor.
Tabi bu kadar devasa bi galaksi neyin etrafında dönüyor?
Samanyolu galaksisinin merkezinde bir kara delik olduğu tahmin ediliyor. Bu henüz teoriden ileriye gidemiyor. Evrenin genişiliği karşısında kendi galaksimizi bile anlamıyor olmak ne kadar da küçük hissettiriyor.
Dördüncü bölüm Messengers:
Evrendeki yıldızlar aslında geçmişten bize parlıyor. Işık hızını düşünürsek bir yıldızın ışığı bize ulaşana kadar dünyada zaman ilerliyor. Güneşi'in bile 8 dakika önceki halini gördüğümüzü düşünürsek, yıldızlar geçmişten mesajlar taşıyor. Işığın yolculuğu bizim yolculuğumuzla kesişiyor.
Büyük patlamadan bu yana evrene yayılan ışık ve enerji varlığını korumaya devam ediyor. Bu bölümde elinde radyosuyla Profesör Brian Cox'un radyo dalgaları ile ilgili verdiği örneği çok beğendim ki bu bölümü anlatmayıp herkesin o hazzı kendince almasını isterim.
Bir süredir 'istediğim şeyler' listesinde bir teleskop sahibi olmak da var. Daha ilk bölümün sonunda teleskop fiyatlarına bakmaya başladım bile. Tabi bunun için öncelikle çıplak gözle de gökyüzü cisimlerini ve yerlerini iyi tanımak gerekiyor.
Astro-fiziğe dair algımı açan, merakımı harekete geçiren, kütüphanelerde astro-fizik raflarını arayan biri olmaya eviren bu belgesel ile süpernovalara, kara deliklere, pulsarlara, kırmızı devlere, nötron yıldızlarına ve daha birçoğuna dair fikir edinebilirsiniz.
across the universe
Yorumlar
Yorum Gönder