Kayıtlar

Hadi gelin Studio Ghibli'ye gidiyoruz

Resim
Hayao Miyazaki ve harika animelerinden bahsetmeme gerek var mı bilmiyorum. Çünkü hepimizin küçükken izlediği Heidi'nin, sonra yine belki adını hatırlamassınız ama görünce bilirsiniz;Yeşilin kızı Anne (Anne of Green Gables) 'de hep onun eli var. Hayal dünyasına daldırıp aynı zamanda gerçekler üzerine düşünmene fırsat veren biri Hayao Miyazaki. Kingdom of Dreams and Madness ise bizi Studio Ghibli'nin kapılarından içeri alacak olan belgeselin adı. Studio Ghibli, Hayao Miyazaki ve arkadaşları Isao Takahata ve Toshio Suzuki tarafından kurulmuş. Belgesel bir yıl boyunca, Miyazaki'nin emekliliğe ayrılmadan önceki son işi olan Rüzgar Yükseliyor'un yapım aşamasını içeriyor. Biz de o büyülü işler ortaya çıkarken sanki günlük rutinimizmiş gibi stüdyonun içine giriyoruz. Merak ettiğim bi şeydi bu Ghibli ne demekmiş; öğreniyoruz ki aslında hiç de üzerine kafa yormamış Miyazaki bu ismi seçerken. Uçaklara çok düşkün olduğu için, bi uçağın üzerinde gördüğü bi isimi seçmi...

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları

Resim
Önce filmi izledim, sonra kardeşim beğenir diye düşünüp hediye olarak kitabı aldım. O okumadan dayanamayıp kendim okudum. Ve dedim ki Tim Burton sen naptın. Bunca güzelim kitabı nasıl mahvettin böyle. Ay çok ağır oldu. Yani genelde kitabı okuyunca film bir hayal kırıklığı uyandırır ama bu kitabın başına gelen durum kötü valla. Acaba serinin hepsini toparlayıp tek film mi yapmışlar diye düşündüm ve biraz bakındım internette, evet öyle olacakmış galiba ama tabi yine kitaplarla alakası yokmuş. Tuhaflık güzel şey yani. Ucundan, biraz tuhaf olmak kişiyi özel kılabilir. Belki de fantastik eserler insanı bu yüzden çeker. Neyse felsefeyi bırakıp kitaba/filme dönersek ana karakterimiz Jacob da öyle bi çocuk. Kendini toplum içinde yer bulamamış hisseden bi tip. Küçüklüğünden beri dedesinin tuhaf hikayelerini dinlemiş Jacob. Bundan sebep o hayal dünyasıyla gerçekler arasında ruhsal durumu pek de sağlıklı olmayan bir çocuk. Bu yazı kitabı okumuş filmi izlemiş olanlar için olduğu için iz...

bullet journal çılgınlığı

Resim
Girip bakmadan önce bunun çılgınlık derecesinde olduğunu bilmiyordum. Bullet journal bildiğin ajanda tutmak ama özelliği bunu en kişisel haliyle tasarlamaya imkan vermesi. Önceden hazırlanmış düz ajandalar yerine tamamen kendi tasarımın olan bi şey. Bullet journalı ilk tasarlayan adam (Youtube da videosu var) olayın özünü gayet sade bir anlatımla gösteriyor. Olayın bu noktaya geleceğini herhalde tahmin etmemiştir. Ajanda tutmak hemen herkesin yaptığı bi şeydir zaten. Hiç olmadı bi kenara onu yap, bunu yap diye notlar alırız. Ben de iki yıldır bunu birazcık daha ayrıntılı yapıyordum. İzlediğim filmler, belgeseller, diziler, okuduğum kitaplar, aklıma gelen fikirler, önemli olaylar şeklinde dandirik bi defter tutmuştum kendime. Yakın zamanda öğrendim ki bunun adı bullet journalmış. Yani aslında madde madde olayları, fikirleri, vs. sen ne istersen kayıt ettiğin, zamanını günlük ve aylık olarak daha iyi organize etmeye ve planlamaya yardımcı bir ajanda. Yazarak planlar ve...

Doğu Ekspresinde Cinayet

Resim
Agatha Christie'nin harika, hatta en çok bilinen romanlarından biri. Karakterler, olay, mekan her zamanki gibi kusursuz tasarlanmış ve tabi ki sonunda katili yine tahmin edememiştim, klasik Agatha Christie yani. Çok kalın ve yoğun bi kitap da değil, okuması kolay bir o kadar da keyifli. Agatha Christie 1926-33 yılları arasında İstanbul Pera Palas'ta 411 numaralı odada kalmış ve bu romanı yazmış. Trende geçen hikayeler ayrı bir keyif verici geliyor bana. Yataklı vagonlar, yemek vagonları... otantik bir hava. Bi de bu tren doğu ekspresi olunca biraz daha ilgi çekici oluyor çünkü İstanbul'dan da geçiyor. Kitabı okuduktan sonra filmi var mı diye merak edip bakmıştım. Çok eski yıllarda çekilmiş bir tane vardı. 1974 yapımı filmi açtım izlemeye başladım ama İstanbul sahnelerine gelince hayal kırıklığı ile devam etmedim kapattım. O zaman ki filmde iyi bir İstanbul profili yoktu. Karısını sokak ortasında sürükleye sürükleye döven bir adam sahnesi koymuşlar. Oysa ben İstanbul sah...

vicdan konvoyu

Resim
Şimdi ben bu hikayenin başından mı başlasam heyecanımı daha iyi aktarmış olurum sonundan mı bilemiyorum. Başı çok 'back ground' çünkü, sonuysa olayın kendisi. Çok ayrıntıya girmeden süreci başından anlatayım. Aslında olay 2011 yılında dünyanın gözünün önünde başladı. Suriye savaşı. Midelerimizin almadığı, boğazımızda yumruk olup kalan, geçmeyen, vicdanımıza gelip gelip vuran görüntüler. Her akşam tam da yemek saatine denk gelen haberler ve sofrada boğazımızdan geçmeyen lokmalar. Elinle, dilinle hiç olmadı kalbinle zulme karşı koymaya çalışmak. Ama dünya suskun ve dilsizken acı dinmiyor dindirilemiyor. Ben de boğazında düğümle oturup kalanlardanım. Ara sıra dua ediyorum o insanlar için. Çok büyük bi katliam falan olunca sivil toplum kuruluşları ya da devlet kuruluşları aracılığıyla maddi yardım gönderiyoruz. Hepsi bu. Televizyonu izlemesem desen çözüm değil, sadece zulme arkanı dönüyorsun o orda olmaya devam ediyor. İnsanlıktan çıkmış zalimlerin karşısında çözüm için ins...

rüyamda diy gördüm

Resim
Geçen gece youtube'da kendin yap videoları izliyordum. Arkası arkasına izlerken zaman nasıl geçmiş anlamadım gece iki buçuğa kadar diy videoları izlemişim. E tabi bütün gece rüyamda 'diy'la uğraştım. O sabah kalkınca da kahvaltıdan önce hemen bi diy proje yaptım :) Pinterestte çok güzel diy projeler oluyor, bayılarak takip ediyorum. Hepsini bi gün yapmak ümidiyle pinliyorum.  Ama öyle çok diy diy duran, elinde kalacakmış gibi olan projeleri beğenmiyorum. Kaliteli malzemeden özenerek yapılan ürünler zaten belli oluyor. Bi ara craftçılık adı altında çöpçülüğe başlamıştım resmen. Bundan şunu yaparım, bundan bunu yaparım diye çok 'atık' birikti. Önce elimdekileri yapana kadar yenilerini toplamamaya karar verdim yoksa durum istifçiliğe doğru gidiyordu. Bi de evi öyle ıvır zıvır bissürü kendin yap projesiyle doldurmak da hoş olmuyor. Diy dediğin de ihtiyaç karşılıyacak bişey olmalı ya da gerekli eksikliğini hisstettiğin bi dekorasyon ürünü. Bu diy işini hem sevi...